16 Eylül 2011 Cuma

ah ne güzel ne güzel ne güzel seni sevmek


Çok uzun bir yazı olmayacak, çok uzun bir maç olmadı çünkü. 5 dakika falan sürdü. doğru 11 sahadaysa ve maç inönüdeyse gelen gelsin farketmez.

3 ayaklı quresma ve ahtapot fernandez, duracell pilli necip, ismail solda, ekrem sağda, aurello stoperden topu alıp akıllıca çıkartıyor, 20 dakikada maç hazırlık maçına döndü. 

sonrasında işi zora sokmak için biraz çabalamadık ta değil hani. beşiktaş maçına 3 top lazım, biri quresma ya biri fernandeze biri maç için. hele fernandezin arkasında sadece rüştü varken iki kişiye çalım atması vardı ki, niye büyük takımda oynayamadığını anladık. başka yerde yaptırtmazlar.

şimdi ligde kadro istikrarını yakalamış bir beşiktaş görmek istiyoruz, açıkça göründü ki guti bu takımda yer bulamaz, bulursa ahengi bozar. bir de umarım almedia olmadığında edu iş yapar. toramana yer açmak için sağ beki yemezler. 

dün dilimde hep bu şarkı vardı, sabah da bununla uyandım.

ah ne güzel ne güzel ne güzel seni sevmek, ah ne güzel



15 Eylül 2011 Perşembe

halaluya


futbolun ne kadar basit bir oyun olduğunu bizlere ve dünyaya gösteren Trabzonspor'a ne kadar teşekkür etsek azdır. dün maçı seyrederken topu alıp herkesi çalımlamaya kalkışan bir Trabzonsporlu gördünüz mü? ya da defansla orta sahanın arasının 40 metre açıldığına şahit oldunuz mu? basit ayağa toplarla dantel gibi işlediler sahayı, nefeslerinin yettiği kadar koştular. bu kadar basit, eninde sonunda da golü attılar.

kaleci Tolga'ya ayrı bir yazı yazmak lazım, yedek kaleciyken formayı alıp ta bu kadar net kalecilik yapan bir tek Volkan Demirel'i hatırlıyorum, 94 dakikanın her anında konsantre, çevik, güvenli bir kaleci maçı kazandırır. helal olsun. 



bir teşekkür de Şenol Güneş' e ya da bu transferleri yapanlara, her kes gidenlerle Trabzonspor'un güç kaybettiğini düşünürken ben hep daha da güçlendiklerini savundum, Jaja, Yattara, Engin Baytar, Selçuk İnan,Umut Bulut dünya para kazanarak satıldı, yerlerine alınanlar hepimizin gördüğü gibi çok daha iyi takım oyuncuları. özellikle Jaja, yattara ve engin baytar üçlüsünün gitmesi takıma çok yaramış. 

İki elim acıyana kadar alkışlıyorum Trabzonspor'umu, haaalaaaluyaaaaaaa

12 Eylül 2011 Pazartesi

çile bülbülüm çile


Futbol aşıkları sevgililerine kavuştu, onlar çok mutlu bu günlerde. Ama taraftarlar çoğunlukla mutsuz. Trabzonspor berabere kaldı, Beşiktaş ve Galatasaray yenildi. İlk haftadan süngüleri düşmüş askerler gibi büyük camiaların taraftarları, çok taransfer yapmış, baba topçular almışlardı oysa. Neden böyle oldu sorusuyla beyinlerini kemirmekteler.

Oysa sorunun cevabı çok basit, büyük takımlar isim alır, küçük takımlar futbolcu. Bu kadar basit aslında içinde bulunulan durumun izahı. Takım olmak için planlama yapmak lazım, oynayacağın futbolu oynayacak 24 kişi bulmalı, bu 24 futbolcuyu sahaya dengeli dağıtmalısınız. Akıllı hocalar ( ki Abdullah Avcı örneğin önde gidenidir ) transfer döneminde elinde kalan kadroya bakar, oynayacağı futbolu düşünür, buna uygun futbolcuları her mevkiye 2 kişi olacak şekilde planlar, 2 den az futbolcusu olan mevkilere de imkanlarına göre futbolcu alır.

Bu Beşiktaş'ta şöyle gelişir ; Portekizli bir menajer bulunur, menajer katologtan elinde şişmiş adamları Beşiktaş' a önerir, fiyatı uygun olan, ya da ismi büyük olanlardan transfer gerçekleşir. Sonra bir bakarsınız elinizde 5 tane ön libero varken, bir tane bile sağ bekiniz yok. Hadi bakalım der, elinizdeki 6 stoperden sağ bek yaratmaya çalışırsınız. Santraforunuz kule gibi adamken, sağ bekiniz ısrarla topu dağlara taşlara ortalar, ya da ortalayacağı yere bir kere gitmez. Ön liberolardan en az 3 kişi de futbola küsmesin diye sırayla oynatır, kadroda istikrar diye bir şey yakalayamazsınız. 

Bu iş büyük takımlarda yıllardır böyle yapıldı, Trabzonspor belki biraz daha dikkatli (Şenol Hocanın hakkını teslim etmek lazım ).

Kadro İstikrarı : Bunu şöyle açıklasak en doğrusunu yapmış oluruz, takım maça çıkmadan önce 11 ini herhangi bir futbol severin sayabilmesi durumu. Geçen sezon Fenerbahçe'nin 11 ini çok kolay sayıyorduk şampiyon oldu, Trabzonspor'un 11 de 9 uzunu garanti sayıyorduk, aynı puanla 2. oldu. Beşiktaş ve Galasaray da bırak 11 i hocayı bile garanti sayamıyorduk, yerle yeksan oldular.

SporX internet sitesinin bir oyunu var, bir takım oluşturuyorsunuz, süper lig takımlarının oyuncularında tabii, bir takımdan en fazla 3 futbolcuya izin var, Beşiktaş'tan bir sezon boyunca 3 ismi birden tutturamadığım gibi üçte sıfır çektiğim bile oldu. 

Galatasaray'da Fatih Terim ideal 11 ini arıyor, belki sezon ortasına kadar sürer bu, sezon ortasında belli ki1 - 2 transfer daha yapınca oturur 11 ve göreceksiniz ondan sonra kolay kolay değişmez 11 i. Karvanhal ona göre şanslı, geçen yıldan 7 - 8 futbolcu direk 11 oyuncusu olduğunu kanıtladı, defansı ve orta sahayı sabitleyip 11 i ni bize ezberletmeli, yoksa çile bülbülüm çile. Her hafta kim oynayacak diye adaptasyon sorunu çeken mutsuz oyuncular, takım içi problemler ve tatsız tutsuz oyuna devam.

Futbol basit bir oyun, umarım bu sezon büyük takımlar zorlaştırmak için çalışmayı bırakırlar da zevkli, çekişmeli bir lig seyrederiz.

Amin...

9 Eylül 2011 Cuma

temiz bir lig istiyoruz.


Bir futbol aşığı için en zor şey şike yazısı yazmak, aldatılmış kocanın başından geçenleri yazması gibi, sinir bozucu, aşağılayıcı ama rahatlatıcı.

Şampiyon olan Fenerbahçe idi, kabak onun başına patladı, her halde Galatasaray ve Beşiktaş, geçen sezon şampiyonluğa oynayamadığına çok sevinmiştir. Çünkü şampiyonluğa oynasalar o çantaları veren ve soruşturma geçiren onlar olacaktı. Kimse masumu oynamasın, bu güne kadar ki tüm şampiyonluklar sabıkalıdır artık, demek ki bu işler böyle dönmüş bu zamana kadar. Bu kadar çok paranın, itibarın, şan ve şöhretin döndüğü yerde başka şey aramak, her şey güllük gülistanlık demek olsa olsa saftiliktir.

Şimdi ortalık toz duman, oysa şampiyonluk kutlamaları ne kadar şenlikliydi, şampanyalar patlatın, sevinç naraları atın, içinizde nasıl izbe bir sıkıntıyla yaptığınızın ne önemi var bunu, tabi biraz insanlığınız, sportmenliğiniz varsa.

Fenerbahçe'ye ceza vermekle çözülmez bu iş, federasyonun yapacağı tek bir şey var, Şebnem Ferah'ın dediği gibi, "baştan başlamak gerekir bazen, hayatı sıfırlamak", ligi resetlemeli federasyon, bundan önceki tüm şampiyonlukları yok saymalı, apoletleri, yıldızları sökmeli formalardan, bu saatten sonra şikeye cesaret kırılmıştır çünkü, gol olduğunda gerçekten gol olacaktır artık.

Hangi takımı tuttuğumuz önemli değil, mahçup delikanlılar gibi yüzümüzü kızartıp başımızı öne eğelim, ve yeni bir şans dileyelim futbol tanrılarından, ne Fenerbahçeliler savunsun kendilerini ne de diğerleri eleştirsin onları, Nuh'un oğlu Kenan gemiye binmedi ama diğer tüm varlıklar o gemideydi de bu gün varız. Bu sefer hepimiz o gemideyiz, tufan geride, umarım yolcular bir parça ekmek için birbirini kaz gibi yolmaya kalkmaz artık, kalksa da güçlü bir futbol yasası var artık, cesaret edemezler, hele hele Aziz Yıldırımın başına gelenlerden sonra.

Taraftara düşen, maçlara beraber girmek, yanyana oturmak ve tek renk pankart açmak, hepimizin, tüm futbol aşıklarının ağzındaki çığlık "temiz bir lig istiyoruz"

6 Eylül 2011 Salı

3 kazma 1 kürek


blog yazmaya başlayınca spor yazarlarının dramını daha iyi anladım, maaşlı işleri sonuçta ve her maçın ardından yorum yazmak zorundalar. Avusturya - Türkiye maçından sonra yazı yazmak zorunda olan spor yazarlarına Allah sabır versin. 

ne yazacaksın ki? ortada ne futbol vardı ne gol. Arda'nın penaltısı maçın tamamıydı neredeyse, bence Arda kasten atmadı, hocası ona da beraberlik yeter demiş olmalı. ortada üç kazma, ileride deli bir kürek, kazamadık, kazmayınca da bir şey çıkmadı haliyle. 

tam uykum gediğinde "yataş" reklamı döndü reklam panosunda, manidardı.

maçtan sonra elinde çayıyla bir adam çıktı röportaja, maçın kaç kaç bittiğinden haberi yoktu sanırım, Arda penaltıyı attı sanıyordu, saçmaladı durdu. 

kısır bir gün, futbol aşıkları için en kötü şey oldu ve maç 0-0 bitti. ah şu sakatlar...

5 Eylül 2011 Pazartesi

TÜRKİYE 2 - 1 KAZAKİSTAN bu işte bir hiddink var


aşk - ı futbolun ilk yazısı milli maça denk geldi, o açıdan maçı daha dikkatli ve iki kez seyrettim. hepiniz gibi ben de çok mutlu değilim.

santra yapan milli takım oyuncularımız ilk bir kaç pasta niyetlerini belli ettiler. belli bir oyun planı var ama sahada uygulayacak 11 yok. arda turan ve kazım kazıma hakan balta ve sabri sarıoğlu, bekten çıkarak destek verecekler, selçuk inan burak yılmazı araya kaçıracak, mehmet ekici bol bol şut atacak. hesap bunun üzerine ama  gel gör ki ne sabri, ne hakan bir kez bile bindirme yapamıyor, 4 bek ortada olmayan kazak forveti bekliyor, mehmet ekici 3 kez deneyip kaleyi bulamıyor. geriye bir tek burağın insan üstü gayretle yaptığı ataklar kalıyor ki selçuk inan onu bir türlü yerden ara pasla buluşturamıyor, inatla şandelleme paslar tek yetenekleri top kesmek olan kazak defansında eriyip gidiyor. 

maçtan iki gün sonra arda otobüs hediyesi veren sponsorun basın toplantısında " öyle kolay sanmayın, rakip 10 kişi topun arkasında geçiyor, artık kolay maç kalmadı " dedi ya, eyvah dedim, milli takım küçülmüş, o avrupayı titreten takım bitmiş ve yerine yenisi gelememiş. rakip 10 değil 20 kişi de kapansa, iyi takımlar o defansı geçecek yollar bulur, yetenekli adamlardan oluştuğu için bir miktar gol atarlar. arda da biliyor ki bu takımla rakip kapanmasa bile gol atmak o kadar kolay değil. güvensizliği bundan. 

ben takımı seyrederken özellikle iki bekimize baktım, eğer bu ülkeden çıkacak en iyi iki bek hakan ve sabriyse  kazak maçı tabi ki zor olur. terim bile bu ikisine yedek gözüyle bakıp yerlerine adam ararken, ismail köybaşı gibi türkiyenin en iyi hücumcu beki kenarda ve formda otururken hakan baltanın ne işi var orada? tek forveti 4 kişi beklemenin ne mantığı var o da ayrı dert ya, 4 - 3 - 3 oynayacağız diye sözleşmeniz mi var sayın guus hiddink? burak kendini yerken, defansı 3 leyip umut bulutu oyuna almak sisteminizi bozar diye mi kortunuz? kazım, sabri, hakan balta ya tahammül edemezken emre sakatlanınca selçuk şahin aklınıza geliyorsa bence siz türkiyede maç seyretmemişsiniz. milli takıma oyuncu seçerken fenerbahçe ve galatasaray oyuncu listelerini alıp,  5 ondan 5 ondan bir iki de yurt dışında oynayan koyduk mu oldu bitti diyorsunuz heralde. kırmızı kart gören selçuk inanın yerine galatasarayın 3. yedeği yektayı çağırmanız "evet" dediğinizi gösteriyor.

avusturya kazaklar kadar kapanmayacağından salı günü biraz daha umutluyum ama milli takım oyuncularının kaleci volkan, burak yılmaz, arda turan, ismail köybaşı, mehmet topal, nuri şahin, gökhan gönül, emre belözoğlu, hamit altıntop harici sıradanlığı, sıradan olmayanların çoğunun sakat olması, umudumu kırıyor. bu işte bir hiddink var, ya milli takım oyuncusu yetiştiremiyoruz, kötü bir jenerasyona denk geldik, ya da bu teknik kadro oyuncu seçmeyi bilmiyor. ya da bizim bilmediğimiz başka bir şey var. 

süper ligde 1 yabancı teknik adam kalmışken halen milli takımda yabancı hoca ısrarını sorgulama zamanı geldi sanırım, avrupa şampiyonasına gidemeyeceğiz, bari geleceği kaybetmeyelim.